9 Kasım 2014 Pazar
EKSİK KALAN YÜKLEM
12 Mayıs 2014 Pazartesi
Feryadım Sana
RENK KARMAŞASI
Güneş
ilk bu kentte doğar, kelimeler ilk ve dualar eşlik eder güneşin yükselişine…
Aydın ışıklar bu kentte başlar, bilimin, medeniyetin tohumları bu topraklarda…
Bu kadim topraklar ki insanlığın yeniden var olması ile tarihin sırtında ulaşır
günümüze… Biraz yorgun biraz da kırgın işte… Tek kırılan kent değil
elbet, biraz toprak ve aslolan insan…
Geçerken ömrüm bu sınır kentinde tedirgin olur yüreğim belirsiz bir ihlale… Tel
örgüler sarar benliğimi, zamansa hasrettir kavuşmaya… Notalar da gizlidir
sevdalar, kavuşmalar… Sınır kentlerinde sevdalar daha bir ağır olur, yollar
daha bir uzun… Sevdaya sınır olur yüreğim, her an sana…
Normalden
daha duygusal olur insan bu coğrafyada ve zaman yelkovanı bırakıp akrebi
kovalar… Yeşili daha yeşildir mavisi bambaşka bir mavi doğa olayları can bulur
tabiatta, doğa ise bir başına… Köyleri boştur belki ama yürekleri yine de hoş…
Bir başka aşık olur insan bu kentte, güneş ışıkları eşlik eder sevdaya, burcu
burcu kokar tüm doğa coğrafya da… Bir yanı Fırat her yanı Dicle akar durur.
Güneş ilk bu kentte doğar, kelimeler ilk… Yeşili daha yeşildir mavisi bambaşka
bir mavi…
Bir
yaprak ne yeşili unutur ne de sarıyı… Bir renk karmaşası değil elbet, hayata
tutunma meselesidir bu… Güz meltemi alır sarıyı dalından, canından… Su akar,
zaman geçer, yaprak düşer. Rüzgar eser, mevsim geçer, kuşlar her daim öter. Bir
de sessizlik olmasa yokluğunu hatırlatan. Hepimiz kendi yalnızlığımızda kendi
saklımızda… Hep kağıt yanacak değil ya elbet yürekte yanar… Çıkmaya gör yola
sızlar en taze yaralar, gözler bakar yola kulaklar ise telefona…
Uzun yoldan geldim işte molasız, duraksız… Yol üstü dakikalarda yaşamadım
üstelik… Bugünler de sana dair cümleler kuruyorum, sana özel ezgiler… Özleme eş
oluyor her an ve yokluğun… Her daim eksiklik vardı yelkovana dair, yalnızlık mı
akrep misali… Ve ne zaman kesişeceğini bilmemek akrep ile yelkovanın…
Bir
yaprak ne yeşili unutur ne de sarıyı… Gül, bülbül meselesi değil elbet, olsa
olsa varlığını idame ettirebilme meselesidir bu… Yalnız kalmak, solmak, kopmak
sadece insana mı aittir? Olsa olsa toprağa kavuşma meselesidir bu… Nokta
koyardım tamamlanmış sandığım cümlelerime meğer ne kadar da yanılmışım hep eksik
kalmış yeşilim gönlüme… Mevsimlerden Sonbahar, aylardan Eylül’ü gösterdi mi
takvim, sarar benliğimi bir hüzün… Ne yaprak kalır dalında ne de renk insan da…
İnsanoğlu
yaprak misali iki renk arasında gider, gelir… Her renk bir ruh hali, her renk
bir zaman dilimi… Önce tomurcuktur, sonra selvi… Derken yeşermesi an meselesi,
sararmak mı hiç uzak değil… Zaman iki renk arasıdır insan için bir yanı yeşil,
diğer yanı hep sarı… Özne yüklem misali arada kalan bir iki fiilimsi, bir iki
de nesne… Geride ne kalabilir ki bırakacağı; fiilimsilerden oluşan anılar,
nesnelerden oluşan hatıralar… Birde olmazsa olmaz yüklemler… Ben her yüklemimde
sana vardım. Daha doğrusu her yüklemimde seni yazdım… Belki de yazamadım seni…
Ve seni çok yazdım da karşılayamadı anlamı itibari ile sana olan hissiyatımı,
halet-i ruhiyemi… Kaç kağıt harcamışımdır senin için, kaç kalem kırmışımdır…
Her hafta mecburiyetten gittiğim yollar bilir sana olan sevdamı… Sana olan
sevgimi geçtiğim kentlerden sor… Uyuyamadığım her kilometreden sor, tutulan kelimelerimden,
bitmeyen cümlelerimden, içinden çıkamadığım paragraflarımdan sor sevgimi… Ne
fiyakalı bir söz yeter seni anlatmaya ne de en hikmetli beyitler, kafiyeler
isyan eder söz konusu sen olunca… Teşbihler yeteneğini kaybeder…
Bir
bahar ne ilki unutur ne de sonu… Var olma meselesi değil elbet olsa olsa güneşi
görme, yeşillenme, renk değiştirme meseledir. İçinde biraz hüzün barındıran
biraz da sarı ama her daim hicaz kokan baharlar gördüm… Her şeye rağmen umut
eden insanlar…
Bir yaprak ne yeşili unutur ne de sarıyı… Bir insan ne yeşili unutur ne de
sarıyı… Bir renk karmaşası değil elbet, sevdayı idame ettirebilme meselesidir
bu…
Selam ve muhabbet ile…
Halil İbrahim AYDIN
Akademisyen, Yazar