2 Eylül 2015 Çarşamba

GECENİN SERENCAMI

       Geceler betimler manaları, yıldızları, yalnızlığı, zamanın sessizliğini... Geceler, karanlığın en aydınlık olduğu dakikalar... Değişir bakış açısı, fikri, ruh hali insanoğlunun geceleri... Beyaz kağıtlar hüzne çalar, makamlar hicaza sarar... Bir de buselik makamı olmazsa... Sessizleşir evren, insan, zaman, mekan... Geceler yani öze dönüş, çoğu zamanda bir iç çekiş... Öyle ya, gece ayrı gelir kulağa aynı ezgi, aynı şiir bambaşka... Resim aynı resim, duygu yalnızlığa dem vurur geceleri...

         Sade bir zaman olayı değildir geceler... Güneş batar, deniz durulur, martılar sessizleşir o dakika yalnızlık başlar... Üstelik hiç bir eyleme tanık olmaz fiiller, iklimler düşsüz, sevgiler zamansız bir hale bürünür... Geceleri yalnızlık hali çöker...

         Geçen zaman içinde öğretmişti öğretmenlerimiz yalnızlığın yanılmaktan değil de yalınlıktan geldiğini... Ve geçen zaman göstermişti gecelerin daha çok yalınlaştığını... O yıllarda takılıp kaldım yalınlığa, kelimelere olan sevdam bundan... Siyah önlükten mavi önlüğe geçiş kadar renkliydi duygu dünyam...

         Koşar adım eve gelirdim. Çantamı açmadan kelimelerime sarılırdım. Değişen tek şey zamandı... Bugünlerde ceketimi çıkarmadan sarılır oldum yüklemlerime... Yıllar geçtikçe geceler uzuyor, yalınlık artıyordu. Kelime aynı kelime, anlam aynı mana... Değişen mi?

         Fark etmez baharın ilki sonu, değişir haleti ruhiye geceleri... Geceleri parlar yıldızlar, ay hasrettir denize yansımaya... Durmaz yerinde yıldızlar bir yandan diğer yana, sırf dilek tutsun diye insanoğlu... Gökyüzü tüm ışıltısı ile serenat yaparken yeryüzüne, yalın bir izleyiş dokunur gecenin bilinmezliğine... Bir de şafak yok mudur... Bir yanım ay her yanım güneş...

         Zaman ile mekan arasına sıkışıp kalır insanoğlu... Ve yalın yalnız gecelerde çocukluğum gelir aklıma... Su akar, zaman geçer, yaprak düşer... Rüzgar eser, mevsim geçer, kuşlar öter... Bir de sessizlik olmasa yalnızlığımı hatırlatan... Hepimiz kendi yalnızlığımızda kendi saklımızdayız geceleri... Çok akşam üstü dakikalar biriktirdim, hiç birinde de yoktun... Ne yıldızlar gördüm gecenin belirsizliğinde... Ve yitirmenin ne demek olduğunu anladım sessiz...

         Gecenin rayihasında ege dalgaları vurur her yanıma... Denize nazaran geçen geceler ay ışığı altında... Yüzün yansır yıldızlara... Bir serenat sanki gökyüzü... En çokta akşamüstleri yaralar... Sensizliğe giden yoldur akşamüstü, gecenin yalnızlığında, yokluğunda...  Betimlerken geceler yalınlığı, son bir çıkış olur akşamüstü... Son bir ışığın karanlığa dalışıdır, akşamüstü...

         Çok akşamüstü dakikalar yitirdim Ege'nin mavi sularında... Güneş ha battı ha batacak, ne dalga kaldı geride, ne de martı sesi... Kulakta sevda makamından bir ezgi adım adım geceye devrederken benliği, bir anılar kalır bir de senden kalan gün ışığı... Mütemadiyen bir gece yalınlığı oturur gömlek misali... Cümleler anlamını yitirir, gidişinle...

Tek mana yalın gece...

Gitti, bitti...

Ne uzun hece...

Desem ki bir bilinmez gece...

Sensiz geçmez oldu artık hiç bir gece...

Geceler sadece seni heceler...

Bitmez olur Sen'celer...

Gece, ne uzun gece...

Akademisyen / Yazar

Dr. Halil İbrahim AYDIN