Geceler
betimler manaları, yıldızları, yalnızlığı, zamanın sessizliğini... Geceler,
karanlığın en aydınlık olduğu dakikalar... Değişir bakış açısı, fikri, ruh hali
insanoğlunun geceleri... Beyaz kağıtlar hüzne çalar, makamlar hicaza sarar...
Bir de buselik makamı olmazsa... Sessizleşir evren, insan, zaman, mekan...
Geceler yani öze dönüş, çoğu zamanda bir iç çekiş... Öyle ya, gece ayrı gelir
kulağa aynı ezgi, aynı şiir bambaşka... Resim aynı resim, duygu yalnızlığa dem
vurur geceleri...
Sade
bir zaman olayı değildir geceler... Güneş batar, deniz durulur, martılar
sessizleşir o dakika yalnızlık başlar... Üstelik hiç bir eyleme tanık olmaz
fiiller, iklimler düşsüz, sevgiler zamansız bir hale bürünür... Geceleri
yalnızlık hali çöker...
Geçen
zaman içinde öğretmişti öğretmenlerimiz yalnızlığın yanılmaktan değil de
yalınlıktan geldiğini... Ve geçen zaman göstermişti gecelerin daha çok
yalınlaştığını... O yıllarda takılıp kaldım yalınlığa, kelimelere olan sevdam
bundan... Siyah önlükten mavi önlüğe geçiş kadar renkliydi duygu dünyam...
Koşar
adım eve gelirdim. Çantamı açmadan kelimelerime sarılırdım. Değişen tek şey
zamandı... Bugünlerde ceketimi çıkarmadan sarılır oldum yüklemlerime... Yıllar
geçtikçe geceler uzuyor, yalınlık artıyordu. Kelime aynı kelime, anlam aynı
mana... Değişen mi?
Fark
etmez baharın ilki sonu, değişir haleti ruhiye geceleri... Geceleri parlar
yıldızlar, ay hasrettir denize yansımaya... Durmaz yerinde yıldızlar bir yandan
diğer yana, sırf dilek tutsun diye insanoğlu... Gökyüzü tüm ışıltısı ile
serenat yaparken yeryüzüne, yalın bir izleyiş dokunur gecenin bilinmezliğine...
Bir de şafak yok mudur... Bir yanım ay her yanım güneş...
Zaman
ile mekan arasına sıkışıp kalır insanoğlu... Ve yalın yalnız gecelerde
çocukluğum gelir aklıma... Su akar, zaman geçer, yaprak düşer... Rüzgar eser,
mevsim geçer, kuşlar öter... Bir de sessizlik olmasa yalnızlığımı hatırlatan...
Hepimiz kendi yalnızlığımızda kendi saklımızdayız geceleri... Çok akşam üstü
dakikalar biriktirdim, hiç birinde de yoktun... Ne yıldızlar gördüm gecenin
belirsizliğinde... Ve yitirmenin ne demek olduğunu anladım sessiz...
Gecenin
rayihasında ege dalgaları vurur her yanıma... Denize nazaran geçen geceler ay
ışığı altında... Yüzün yansır yıldızlara... Bir serenat sanki gökyüzü... En
çokta akşamüstleri yaralar... Sensizliğe giden yoldur akşamüstü, gecenin
yalnızlığında, yokluğunda... Betimlerken geceler yalınlığı, son bir
çıkış olur akşamüstü... Son bir ışığın karanlığa dalışıdır, akşamüstü...
Çok
akşamüstü dakikalar yitirdim Ege'nin mavi sularında... Güneş ha battı ha
batacak, ne dalga kaldı geride, ne de martı sesi... Kulakta sevda makamından
bir ezgi adım adım geceye devrederken benliği, bir anılar kalır bir de senden
kalan gün ışığı... Mütemadiyen bir gece yalınlığı oturur gömlek misali...
Cümleler anlamını yitirir, gidişinle...
Tek mana yalın
gece...
Gitti, bitti...
Ne uzun hece...
Desem ki bir
bilinmez gece...
Sensiz geçmez
oldu artık hiç bir gece...
Geceler sadece
seni heceler...
Bitmez olur
Sen'celer...
Gece, ne uzun
gece...
Akademisyen
/ Yazar
Dr. Halil
İbrahim AYDIN