Hatırlıyorum baharın
ilk haliydi.
Güneş tenimi,
Radyoda çalan ezgi
ruhumu,
Varma umuduyla çıktığım
yolda
Bahar ise tüm ömrümü demledi.
Kırık bir zaman işte…
***
Yolda ki uçsuz bucaksız
gelincik tarlası,
Kokusu ile gönlümü
Renkleri ile ahvalimi besledi…
Hem yolu hem de varmayı
bir arada anlatan gelincikler…
Sade nasihat verdi.
Bir nevi aşk-efza
makamı,
Tebessümdeki naifliğin
resmi gibi,
Tarihsel bir devinim
işte umut dolu…
Gelincik çiçeği…
***
Benim gelincik çiçeğim
vardı
Yaşam dolu, renkli, birazda
hassas
Huzur veren, rayihası
ile umut aşılayan, çiçeğim
***
Her sabah ona bakar,
koklar ve mutlu olurdum.
Bir gün bir yağmur
yağdı.
Bahar yağmuru...
Gelincik çiçeğim başka
bahara kaldı.
Yaprak toprağa sarıldı.
Bilmedim, bilemedim…
Önce üzüldüm,
İçim acıdı.
Dağılmış yaprakların
hazin hikayesi,
Beni benden aldı.
Bir nevi son bahar…
Derken gökkuşağı çıktı.
Bambaşka bir renk
cümbüşü…
Toprağın kokusu özümü
hatırlattı.
Neye üzülüyorum ki ben,
Tabiatı okuyamamışken.
Kime kim için
üzülüyorum,
Binlerce gelincik için
yağan nur,
Toprağa hayat veren bir
yağmur…
***
Benim gelincik çiçeğim
vardı.
Her baktığımda seni
anımsadığım.
Benim çiçeğe olan
sevdam vardı.
Senin yerine sevdiğim
gelinciklerim.
Sen
Gelincik çiçeğim,
Sevdiceğim…
Halil İbrahim Aydın
Akademisyen / Yazar
Muş - Bitlis arası Gelincik Tarlası