3 Temmuz 2017 Pazartesi

GELİNCİK

Hatırlıyorum baharın ilk haliydi.
Güneş tenimi,
Radyoda çalan ezgi ruhumu,
Varma umuduyla çıktığım yolda
Bahar ise tüm ömrümü demledi.
Kırık bir zaman işte…
***
Yolda ki uçsuz bucaksız gelincik tarlası,
Kokusu ile gönlümü
Renkleri ile ahvalimi besledi…
Hem yolu hem de varmayı bir arada anlatan gelincikler…
Sade nasihat verdi.
Bir nevi aşk-efza makamı,
Tebessümdeki naifliğin resmi gibi,
Tarihsel bir devinim işte umut dolu…
Gelincik çiçeği…
***
Benim gelincik çiçeğim vardı
Yaşam dolu, renkli, birazda hassas
Huzur veren, rayihası ile umut aşılayan, çiçeğim
***
Her sabah ona bakar, koklar ve mutlu olurdum.
Bir gün bir yağmur yağdı.
Bahar yağmuru...
Gelincik çiçeğim başka bahara kaldı.
Yaprak toprağa sarıldı.
Bilmedim, bilemedim…
Önce üzüldüm,
İçim acıdı.
Dağılmış yaprakların hazin hikayesi,
Beni benden aldı.
Bir nevi son bahar…
Derken gökkuşağı çıktı.
Bambaşka bir renk cümbüşü…
Toprağın kokusu özümü hatırlattı.
Neye üzülüyorum ki ben,
Tabiatı okuyamamışken.
Kime kim için üzülüyorum,
Binlerce gelincik için yağan nur,
Toprağa hayat veren bir yağmur…
***
Benim gelincik çiçeğim vardı.
Her baktığımda seni anımsadığım.
Benim çiçeğe olan sevdam vardı.
Senin yerine sevdiğim gelinciklerim.
Sen
Gelincik çiçeğim,
Sevdiceğim…
Halil İbrahim Aydın
Akademisyen / Yazar
Muş - Bitlis arası Gelincik Tarlası